BAŞKAN`IN MESAJI
Sözlerimize başlamadan evvel bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, başta İman ve İslam nimeti olmak üzere, sayamayacağımız kadar, çok nimetini üzerimize ihsan eden, yüce Mevla’mıza sonsuz Hamd-ü Senalar ederiz.
Yine O’nun Nebisi, Habibi, yaradılış sebebimiz olan, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.S ) Efendimize sonsuz salat ve selam ederiz.
Sizleri selamların en güzeli olan, Allah’ın selamı ile selamlıyorum.
Cenab-ı Allah Kuranı Kerimde şöyle buyuruyor;
“(Öyle erler vardır ki) onlar, ne ticâret ne de alışverişin, kendilerini zikrullahdan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı kimselerdir. Onlar, kalblerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (Nûr, 24/37)
Sevgili Peygamber Efendimiz de bir Hadisi Şeriflerinde şöyle buyuruyorlar;
“Doğru sözlü, dürüst ve güvenilir tâcir,(KIYAMETTE) nebîler, sıddîklar ve şehitlerle beraberdir.” (Tirmizî, Büyû, 4)
DERSİAD Dünya Erdemli Sanayici ve İş Adamları Derneğimiz, 29 şubat 2008 yılında fedakar, cefakar ve vefakar, erdem ve fazilet özlemi taşıyan, bir grup iş adamı tarafından kuruldu. Kuruluşunu akademisyen kardeşlerimizle birlikte SWOT analizleri yaparak, bilimsel temellere dayandırarak gerçekleştirdik. Yine misyonumuz ve vizyonumuz, bu çalışmaların neticesinde şekillendi. Kurulduğumuz günden itibaren, sürekli, ticaretin erdem, ahlak ve fazilet temellerini esas aldık. Rabbimizin lütfu ile aradan geçen onca zaman dilimi içerisinde, bu duruşumuz hiç değişmedi. Elhamdülillah
“El karda, gönül yarda” söylemimiz adeta marka altı sloganımız oldu. Rızkın peşinde değil Rezzak’ın peşinde koşan bir gönül eri olmak, ana düsturumuz oldu. “Kul derki, işlerimi bitireyim de rabbime yöneleyim, rabbi de derki ey kulum bana yönel ki işlerini halledeyim.”
Kelamı Kibar-ı Marifetullah ufkumuz oldu.
Çağımızın kokuşmuş ticari anlayışına Müslümanca bir bakış açısını taşımaya gayret ettik. Ticaretin ve kazancın helalliğini hep ön planda tutunmaya çalıştık. Cenab-ı Hakkın haram kıldığı,
“Fâiz yiyenler, (kabirlerinden) şeytan çarpmış (kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı) gibi kalkarlar. Bu hâl, onların: `Alım-satım, tıpkı fâiz gibidir!` demeleri yüzündendir. Halbuki Allâh, alım-satımı helâl, fâizi harâm kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de fâizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allâh’a kalmıştır. Kim tekrâr fâize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.”
“(Fâizi harâm kılan) Allâh, fâiz (karışan mal) ı tüketir (onun bereketini giderir), sadakaları (verilmiş malları) ise bereketlendirir. (Onlar vesîlesiyle müstakbel belâyı def eder.) Allâh, küfürde ve günâhda ısrâr eden hiç kimseyi sevmez!..” (Bakara, 2/275-276)
Ve buyurduğu gibi,
Faizin büyük bir pislik olduğunu ve kesinlikle uzak durulması gerektiğini hem üyelerimize hem de tüm gönül dostlarımıza, hatırlattık ikaz ettik. Zamanımızda neredeyse unutulmaya yüz tutmuş olan kadim değerlerimizi, ahde vefayı, dürüstlüğü, doğru sözlülüğü, alçak gönüllüğü, tevazuu, cömertliği, emanete sadakati, saygıyı, sevgiyi, samimiyeti ve ihlası, din, vatan ve devlet mukaddesatının can ve maldan önde olduğunu, yine yeniden asrın idrakine hatırlatma azmi ve gayreti içerisinde olduk.
Bu minval üzere 15 Temmuz hain darbe girişiminde, DERSİAD erleri olarak milim taviz vermeden. Vatanımızın, Milletimizin, Mukaddesatımızın, Devletimizin ve Ümmetin Lideri olduğuna inandığımız Cumhurbaşkanımız Sayın, Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında canımız pahasına yer tuttuk, mücadele ettik. Müslümanın parayla, kadınla ve makamla imtihan üzere olduğunu, Sevgili Peygamber Efendimize (sav), bu üç imtihan araçlarının peş peşe teklif edildiğinde, O Peygamberler Sultanının, insanoğlunun, en mühim zaaflarına karşılık gelen bu tekliflere verdiği ve kıyamete kadar biz ümmetine bir ölçü olacak olan,
- Vallahi bir elime ayı, diğer elime güneşi verseniz, yine de bu davadan (islam davasından) asla dönmem vazgeçmem.
Nebevi cevabını hep taze ve diri tutmaya çaba sarf ettik.
Merhum, Muhsin Başkan’ın ifadesiyle anına hükmedemediğimiz dünya için fırıldak olmaya, dönekliğe gerek yok dedik. Cimriliği, israfı, riyakarlığı, hasedi, gıybeti, nankörlüğü, bencilliği, hodkâmlığı, nemelazımcılığı, ucbu, kibri, yalanı, alaycılığı, aldatmayı, hırs ve öfkeyi erdemli ve faziletli işadamının zehirleri olarak tanımladık.
Kul hakkına dikkat çektik. mesai saatlerinin, memurluğun vs diğer meslekleri icra eden kardeşlerimize Allah rızası için uyarılar da bulunduk.
İşveren kardeşlerimizin çalışanlarının hakkına dikkat etmesine dikkat çektik. Sevgili Peygamber Efendimiz’in (sav) vefat etmeden önceki son sözlerinin, “namaza dikkat edin, namaza dikkat edin, ve emriniz altında çalıştırdığınız insanların hakkına dikkat edin.” Emr-i Peygamberiye’nin üçer kez tekrarlamasının önemini kul hakkına riayet hususunda can alıcı bir ikaz kabul ettik. Kul hakkı mühimdir dedik, şehitlerin bile kul hakkından muaf olmamalarının hayretini ilan ettik. Bu hususta, İbrahim Ethem hazretlerinin ibretlik menkıbesini kısaca şöyle arz edelim;
İbrahim Ethem tacı tahtı terk ediyor. Seneler sonra seyr-ü sülûkünü tamamladıktan sonra Belh şehrine tekrar geliyor. Kendi yaptırdığı camide yatsı namazı kılıyor. Dışarıda sulu kar, yağmur, soğuk… “şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim” diye düşünüyor.
Kayyum geliyor, camide saklandığı yerden buluyor, çıkarıyor. “ne yapıyorsun” diyor. “Müsaade et, şurada yatayım. Sabah Namazından sonra Belh’e gideceğim” diyor. Kayyum bacağından tutuyor onu “İbrahim Ethem, senin gibi çulsuzlar için yaptırmadı bu camiyi” diyor. Bacağından sürükleye sürükleye, kafasını merdivenlere vura vura atıyor onu dışarıya. İbrahim Ethem “ben bu camiyi yaptırdım” diyemiyor.
Çaresiz, şehre gidiyor. Her taraf kapalı, sadece bir yer açık. Bir fırın, kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor. Orada çalışan işçi, “geç otur” diyor. Aradan bir-iki saat geçiyor. Sabah ezanı okunmaya başlıyor. Okunduktan sonra işçi dönüyor “hoş geldiniz, nereden gelip nereye gidiyorsunuz, isminiz ne” diyor. İbrahim Ethem de “ben iki saattir burada oturuyorum, şimdi mi geldi aklına sormak” diyor.
Fırıncı diyor ki: “ben bu fırında işçiyim. İki çocuğum var, iki de yetime bakıyorum. Ben onlara şimdiye kadar haram lokma yedirmedim.
Senin geldiğin vakit benim mesai saatim dahilinde İdi.
Ezan okundu, mesaim bitti. Seninle istediğin kadar konuşabiliriz, şimdi kazancıma haram karışmaz.”
İbrahim Ethem “sen ne güzel adammışsın. Sen Allah’tan bir şey isteyip de olmadığı vakit oldu mu?” diye soruyor.
“Ben Allah’tan ne istediysem verdi. Fakat Allah’tan bir şey istedim. Onu bana vermedi. Allah’a yalvardım, bana İbrahim Ethem’i göster diye, bana onu göstermedi” deyince
İbrahim Ethem Hazretleri hayretini gizleyemeyerek “O Allah, öyle bir Allah ki,” diyor.
“İbrahim Ethem’i bacağından sürükleye sürükleye, kafasına vura vura getirir sana gösterir, ve senin gözünün önünde ruhunu teslim ettirir” diyor ve Allah diyerek ruhunu teslim ediyor. Bazı esrarlı olaylar neticesinde tacı tahtı terk eden İbrahim Ethem Hazretleri derki;
“Eğer bizim elde ettiğimiz marifetullah sırrı müşahhas bir kıymet bir, değer olsaydı bütün krallar bütün servetlerini ve bütün ordularını onu elde edebilmek için seferber eder. Feda ederlerdi.”
Yavuz Sultan Selim Han da dünya ve içindekilerin gerçek değerini
Padişah-ı Alem olmak bir kuru kabga imiş
Bir veliye bende olmak cümleden a’la imiş.
diyerek ortaya koymuş, dünya ve cihan saltanatının dahi önemsiz olduğunu ve mariftullah sırrına ulaştıracak. Hakiki bir veliye ulaşıp ona talebe olmayı her şeyin üstünde tutmuştur.
İbrahim Ethem Hazretlerinin bu gönül kıvamına nasıl ulaştığını gösteren şu sözü pek calibi dikkattir. Zamanımızın ticaret ahlakına yüzyıllar ötesinden müthiş bir pencere açmaktadır; "borcu olan kimse, borcunu ödemedikçe, yağlı ve sirkeli taam yememelidir."
DERSİAD ailesi olarak, önceki dönem Başkanlarımıza, Yönetim Kurulu Üyelerimize ve emeği geçen tüm gönül dostlarımıza gösterdikleri gayretlerden ve emeklerinden dolayı, DERSİAD’ın adını tertemiz bu günlere taşıdıkları için buradan ayrıca teşekkür ediyoruz. İnşaallah bizlerde DERSİAD’ımızın hizmetlerini kaldığı yerden yürütmeye gayret edeceğiz. Geçmiş dönem yönetim kurullarımızın ve pek saygıdeğer Başkanlarımızın, projeleri arasında yer alan çalışmaları, azami gayret içerisinde bulunup, hep birlikte tüm bir DERSİAD ailesi olarak, hayata geçirmek için çalışacağız.
Bunlar arasında yer alan ve Namık Başkanımızın belirli bir kıvama getirdiği önemli bir proje, “DERSİAD Genel Erdem İlkeleri Projesi” dir. Sektör, sektör, problemlerin adı, sebepleri, topluma etkileri ve tüm bunlara DERSİAD’ın çözüm önerilerini içeren çalışmamız. Öncelikli projelerimiz arasında yer alacaktır. Yine Sahabe Efendilerimizin ticaret ahlakını mümtaz bir model olarak zamanımıza taşımak noktasında, Aşere-i Mübeşşereden olan ve Ashabın en zenginleri arasında yer alan, Abdurrahman bin Avf Hazretlerini, önümüzdeki aylarda seminerler, sempozyumlar ve oturumlarla yad ederek asrın idrakine sunmak arzusundayız. Abdurrahman bin Avf Hazretleri her şeyini Mekke de bırakıp Hicret edip Medine’ye geldiğinde Peygamber Efendimiz kendisini Medine’li bir ensarla kardeş yaptı Medine’li ensar; ey kardeşim işte malım, işte bineklerim, işte evim yarısı senindir, dediğinde Abdurrahman bin avf hazretleri bu fedakarane teklif karşısında.
“Kardeşim Allah sana malını mülkünü evini hayırlı mübarek eylesin, sen bana pazarın yolunu göster.” diyerek müthiş bir müstağnilik sergilemiş Medine pazarında bir iple ticarete başlamıştır.
Daha sonraları Allah’ın cc kendisine bereketler lütfeylediği bu zaat Sahabenin en zenginlerinden oldu. Kendi deyimiyle neye elimi uzatsam adeta altına dönüşüyordu. Diyerek kendisine lütfedilen berekete işaret ediyordu. Aşere i Mübeşşere den olan, Bedr, Uhud, Hendek gibi tüm harblere katılan. Savaş rüzgârları hafiflediğinde Hz. Peygamber’in yanına gelişini seyrekleştiren Abdurrahman b. Avf (ra)’a, Rasûlullah (sav)
“Seni benden geri bırakan nedir?” diye sordu,
İbn Avf:
“Malımın çokluğu sebebiyle hesaplar meşgul ediyor beni.”
(YA RASULULLAH KABUL BUYURURSANIZ)
“Mısır’dan gelen şu yüz deveyi Medine’nin dul ve yetimlerine bağışlıyorum.”
dedi ve malını infak noktasında sular seller gibi Allah yolunda akıtıp bezleden, bu güzide Sahabi bir rüyasında mahşerde kendisini görür. Çok çetin ve zahmetli bir mizan sonrası, cennette perişan bir vaziyette Allah’ın Rasulu Hz. Muhammed Mustafa (A.S) Efendimize kavuşur, Resullullah kendisine,
- Nerede kaldın ey Abdurrahman bu halin nedir? diye sorduğunda.
Abdurrahman bin Avf Hz. leri ,
- Ya Rasullallah hesabım o kadar çetin geçti ki ve o kadar zorlandım ki, sırattan sürünerek geçebildim cevabını verir.
Önümüzdeki süreçlerde, gerçekleştirmeyi düşündüğümüz bir diğer projemiz.
“Uluslararası Ticaret Ahlakı Sempozyumu” olacaktır.
Yine "Yılın Erdemli İş Davranışları ve Erdemli İş Adamları Ödülleri" ile Erdem ve Faziletin ödüllendirilerek, özendirilmesi ve örneklendirilmesini duyurma gayreti içerisinde olacağız.
İnşallah Rabbimizden bizleri mahcup etmemesini niyaz ediyoruz.
DERSİAD ailesi olarak Cenabı Hakk’ın rızasına muvafık, Sevgili Peygamber Efendimizin yüzünü ağartacak, ve büyüklerimizin hoşnutluğunu kazanacağımız, faaliyetler yapabilmeyi, Rabbimiz den niyaz ediyoruz. Ümmeti Muhammed’in dağınıklığı ve perişanlığı ortada ve hepimizin malumudur, ümmeti Muhammed’in “Yeniden Diriliş” inşasına bir tuğla da biz koyabilirsek kendimizi bahtiyar addedeceğiz.
Cenabı Hak hepimizin yar ve yardımcısı olsun.
Allaha Emanet olun.
Esselamü Aleyküm
Mustafa ÇINAR
Genel Başkan